Hayallerim ve Ben

 

 

Hayallerim ve Ben

 

 

Çocukluğumdan beri düş kurarım. Hep hayallerim olmuştur. Hep hedeflerim olmuştur. Kimi büyük, kimi küçük hayallerim.

Hayallerim ki birçoğu “kimine hemen ulaşmam gerek, kimine ulaşmak için ölesiye savaşmam gerek”.diye sınıflanmıştı usumda.

Her yaşımın bir hayali vardı. Bazı küçük hayallerimin bile gerçekleşememesinin önünde engeller olduğunu gördüm. Hatta yapay engellerin oluştuğunu gözlemledim. Çocuk çağda bu adaletsiz düzenin nedenlerini araştırmaya başladım. O zamanlar ilahi kuvvetin bu adaletsizliği yapmayacağını, bunun bizler tarafından uygulandığı kanaati oluşmaya başladı bende. Ama zamanla hayatı, dünyayı sorgulamamla birlikte taşlar yerli yerine oturmuştu.

Artık harflerin, sözcüklerin gerisini de sorgulamaya başlamıştım. Gösterilenle yetinmeyerek madalyonun arka yüzünü de merak etmeye başlamıştım. Eğitimimin, okumanın bol bol ve bilinçli okumanın faydalarını görmeye başlamıştım.

 

Ben de artık okuyor, yazıyor, sorguluyordum. Hem aldığım eğitimden hem de benim kuruluşumdan olsa gerek insanları, doğayı ve hayatı hep sevdim. Önkoşulsuz bütün insanlara sevgiyle baktım. Zamanla sevgi ile yaklaştığım insanların bazılarının neden sevgisizliğe, hataya, kusur ve suça yöneldiklerini araştırdım. Onları bu tür durumlara düşüren sebepleri yorumlamaya başladım. Mülk sisteminin zalim ve bencil kişilerce, onların oluşturduğu sınıf ve zümrelerce kötü kullanıldığını anladım. Bu düşüncenin devlet şekline, sisteme dönüşerek nasıl dünya savaşlarına dönüştüğünü gördüm. Zaman içinde bir büyük hayalim daha oluşmuştu ki; O da gelip akılla yüreğimin arasında baş köşeye oturmuştu. “Haksızlığa sebep olan şu adaletsiz sınıf düzenini değiştirip, insanları sevgi düzeni içinde eşit ve özgür kılmak.” düşüncemdi artık. İnsanlığın geleceğini temsil eden bu ideamı ete kemiğe büründürmek en önemli hayalimdi. İşte bu ideaydı benim mücadele içindeki mutluluğum. Artık “İnsanın insan sırtından geçinmediği, herkesin üretip, birlikte ve eşit tükettiği toplum modeli”ydi benim mutlu olacağım düşün dünyam. “Neden kendimi böylesine yüksek bir insani amaç için hasretmeyeyim?!” diye sorguladım kendi kendimi. Sonra bu merkez etrafına ördüm düşüncelerimi ve böyle kurguladım fikirlerimi. Hayat felsefemdi artık düşlerim.

 

Hayallerime ulaşmak için karşılaştığım engeller, acı ve üzüntüler beni olduğundan fazla üzmemiş -üzememiş- hatta daha da azimli olmama olanak sağlamıştır. Hayallerim; güzel düşler ülkem. Kendimi hep borçlu hissetmişimdir hayallerime. Oturduğum zamanlar kendimi çalışmamış, enerji harcamamış kabul etmişimdir. Hayallerimi unutacakmışım gibi bir his bana hayalsiz kalmanın yalnızlığını hissettirmiştir. Bu nedenle “Sen neden hayaline ulaşmak için enerji sarf etmiyorsun? ” diye.. kendimi suçlamışımdır. Tüm bunları yaparken de “kendimi bazen çok idealist bir kişi olmakla suçladığım bile olmuştur. “Biraz bencil, biraz ben merkezli mi düşünüyorum?” diye yargılamışımdır kendimi. Nefis terbiye etmek; ben den, bencillikten kişisel çıkardan uzaklaşmak kamucu olmak gerekirdi. Atalarımızın yaptığı gibi bireysel değil, toplumsal düşünüp binlerce bedeni bir bedende birleştirmek gerekirdi.

 

Felsefenin derinliklerine indikçe, okumanın verdiği hazla bilinmeyene yaptığım yolculukta yeni hazlar yeni tadlar keşfettim. Artık hayal dünyamın zenginleşmesinin anahtarını bulmuştum. Dilimizi, kültürümüzü edebiyatımızı kullanarak, bilinmeyeni arayarak, hayallerimin daha da zenginleştiğini hissettim. Bu bende farkındalık kapısını aralamıştı. Artık diğer insanların bilmediği yeni şeyleri de keşfetmiştim. Belki de bu durum bendeki mutluluk hormonunu inanılmaz seviyede yükseltmişti. Şiirin, sanatın sihirli dünyasında, hayal âleminin gizemli dünyasında “uçan halı”daymışım gibi yaptığım yolculuğun verdiği haz beni mutluluğun bilinmeyen tadlarıyla buluşturdu.

Aynı düşleri, aynı ütopyaları olan dostlar edindim. Kendimin yalnız olmadığını fark ettim. Bitlikte başarma şansımın, öğütlü hedefe varma şansımın inanca dönüşmesi uzun sürmedi.

Tüm bunları yaparken diğer insanların yarattığı kültürel zenginlikten de bol bol faydalandım. Bu arada kendi kültürümle, diğer kültürler içinde daha dik, daha onurlu yerde olacağımı fark ettim. Kurumlaşan, organlaşan, temel ihtiyaçlara cevap verecek birliktelikler oluşturtan, yasasal bir gücün en zor engelleri aşabileceğini gözlemledim. Beynimin cidarında bir yerlerde kurulu bulunan bu gizemli şehrin farkında olmak ne güzel diye gurur da duymuşumdur kendimle.

 

Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” demiş haksız da değil. Bilgiyi, üretimi

 ve hareketi oluşturan da hayal gücüdür. Hayal gücüyle yeni şeyler üretilir, keşfedilir. Düşler olmasaydı bunca mimari yapı, kullandığımız yüzlerce araç, binlerce alet, makine nasıl yapılırdı?! Hepsi hayal gücüyle tasarlanmış ve mucitlerince gerçeğe dönüştürülmüştür. Hepsi kaynağını doğadan alan bilimin gücüyle insan hayatına girmiştir. Hiçbir şey temelsiz değildir. Her bilgi de bir temel kuram üzerinde ve zaman içinde gelişip terfi ederek yükselmiştir. Bu nedenle hayaller de evrimseldir. Düşler insanın bulunduğu çağla ve kültürel gelişmişliğiyle de alakalıdır.

Burada bir husus çok önemlidir. Düşler; etrafta olup bitene gözlerini kapayarak oluşturulan bir masallar ülkesi de olmamalıdır. Hayat gerçekçidir sadece hayalle de yaşanmaz.

 

Dostlarım çoğunlukla “Bu enerjiyi nerden alıyorsun?” diye sorurlar. İşte bana hayat kaynağı olan, enerji veren, yaşam sevincimi yükselten ideallerim. İşte benim hayallerimin şehri. Hayalsizlik kör bir kuyuda bir fosil gibi yaşamaya benzer.

Düş kurmak, hayal etmek, duygudaşlık (empati)  yapmak işte size sonsuz enerji kaynağı. Bu kaynağın kendisi bizim aklımızdır. Bir kış resmiyle bile üşüyüp, yaz resmiyle de serpilip rahatlayan bilinmezliklerle dolu bu akıl kutusunun gizemlerini çözmek de bir mutluluk ve enerji kaynağıdır. Akıp giden ırmakların farkına vardığımızda enerjimizin o ırmakta olduğunun da farkına varacağız. Hayaller ve ütopyalardır insanı yalnızlıktan kurtaran. Ütopyalardır biz insanları yaşatan.

Öyleyse hayal kurmaya, ütopyalarımıza ulaşmak için yaşamaya ve mücadeleye devam edelim. Sevgiyle kalın.

 


İsmail Aydogmuş

13 Mayıs 2009 İstanbul

© 2010 Tüm hakları saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode