MERHABA

 

 

Merhaba Gül Yüzlü Güzel İnsanlar...

Merhaba Canlarım...

 

Yetiminin güzel bir eseri ile sizleri semalamak isterim.

Merhaba Dostlar

Senede bir görmediğim
Dostlar merhaba merhaba
Deste deste dermediğim
Güller merhaba merhaba
  
Canlar merhaba merhaba
  
Dostlar merhaba merhaba

Umutlarım oldu yalan
Pınar değil engin talan
Başın taştan taşa çalan
Seller merhaba merhaba
  
Canlar merhaba merhaba
  
Dostlar merhaba merhaba

Yetimi'yem belim büken
Ne gül kaldı ne de diken
Bülbülü sineye çeken
Dallar merhaba merhaba
  
Canlar merhaba merhaba
   Dostlar merhaba merhaba

 

Yetimi : Asıl adı Mehmet Alptekin ( 20 Nisan 1929 Artvin -...)  

 

Yönünü insana dönen, insana kıymet veren, insanca yaşamayı kendine hedef edinen güzel insanlar

Sizleri en içten duygularımla selamlarım.

 

 

Okumak, okumak, okumak...

Okumak en güzel dostumuz kitapların dünyasında devri aleme çıkmak, okumak denize açılıp yeni dünyaları keşfetmek, yeni güzellikleri görebilmek gibi güzel bir yolculuk ve yüce bir duygu..

Bilgisayar çağının ulaştığı teknoloji ve internet ortamı okuma zevkimizi daha da kamçıladı. Şimdilerde buna sörf yapmak diyorlar. Su kayağı gibi bir şey pencerelerden pencerelere uzak ellere yolcu olmak, hem de bir tuşla ne büyük bir mutluluk. Ama yine de kitapların verdiği tad bambaşka, onun emek yogun varlığı, kokusu bambaşka. 

 

Her zaman ata sözlerimizin, deyimlerin, yer adlarının, sözcüklerin anlamlarını merak etmişimdir. Kökünün nereden geldiği, ne amaçla söylendiği, fonetik olarak neden bu şekle dönüştüğü başlıca merakımdı. Bir tarihi eserin, bir tarihi olayın, detayları üzerine uzun uzun düşünmek, sormak, sorgulamak, araştırmak, olayın derinine inmek. İşte bu meraktı beni okumaya yönelten.

 

İnasanlar zengin olmak için yıllarca çalışır. Para, pul, mal, mülk peşinde koşarlar. Bense yıllar öncesinden kısa yoldan zengin olmayı keşfetmiştim . Kimsenin bilmediği yada az kişinin bildiği şeyleri bilmek benim için zenginlikti. Bilgiye ulaşmak onu hissetmek zenginleşmek bu olsa gerek.

 

Bilinmeyeni keşfetmek, gizi araştırmak büyük keyif veriyor insana. Bu merakım beynimi, iç dünyamı bazen öylesine sürprizlerle süslüyor ki anlatamam, aldığım hazzı tarif edemem.

Hele siz bir de sonuca ulaşınca görünüz. Farkındalık duygularıyla doluyor insan. İşte zenginlik bu diyorum kendi kendime.

 

Yazıma başlarken "Merhaba" demiştim. Merhabanın sözcük anlamını merak edenler olmuştur. Kelimenin kökeni konusunda değişik yazılar var ama ortak anlamlar yüklü.

Bir kaynak şöyle diyor : "Merhaba" aslında farsça kökenli olup "benden size zarar gelmez" anlamina geliyor. Rahat olunuz, serbest olun, hoş geldiniz manasında

( https://www.herkez.net/forum/merhaba-anlami-nedir-t31167.html?s=c50e41a60921068a53c1a56bfef274be& )

diğer kaynaklar ise Arapça kökenden geldiğini idda etmektedir.

ünlem(me'rhaba:) "Geniş ve mamur yere geldiniz, rahat ediniz, günaydın, hoş geldiniz" anlamlarında bir esenleşme veya selamlaşma sözü

Merhaba: ünlem (ar. rahat olun yadırgamayın) Günaydın vb. anlamında selamlaşma sözü

( Meydan Larousse cilt 13 Sabah sayfa 411 )

Evet "Benden size zarar gelmez " Ne kadar sıcak ve samimi bir söz değil mi?!. Benden de size zarar gelmez .

Yeterki her duyduğunuz sözü hemen kabullenmeyin. Sorgulayın, tartın, deneyin ve sonuca varın. Yani muhakeme edici olun. Araştırıcı, sorgulayıcı olun. Araştırmadan, düşünmeden verilen kararlar daima sahibine zarar vermiştir. Ağzınız sütten yanmadan lütfen üfleyerek yeyiniz yoğurdu.

 

Tekrar dönelim selemlaşma konusuna

 

İnsanlar birbirleriyle karşılaşınca başlarıyla veya elleriyle işaret ederek yahut şapkalarını vs. çıkararak selamlaşırlar. Her ulus kendi diline göre karşısındaki insanı selamlamaktadır.

"Merhaba" "Hello " "Selamınaleyküm" vs.

Peki selam verirken neden genelde ellerini şapkasının hizasına kadar kaldırmaktadırlar?

Asker selamı dediğimiz selamlar da genelde şapka hizasına sağ elin kaldırılmasıyla verilir. Selam verme nereden gelemektedir? Bu konuları araştıran bilim adamları davranışlarımızın kökenine inmişlerdir.

 

İnsan davranışlarını inceleyen Sosyal Antropologlar(*) insanların ilk çağlardan bu güne dogadan, doga olaylarından, vahşi hayvanlardan özellikle de kendi cinslerinden çok korktuklarını gözlemlemişlerdir. Çünkü en çok insanlar insanlara zarar vermişlerdir. Bir birlerine bir şey yapmayacaklarını, ellerinde karşısındaki insana atmak için her hangi bir şey saklamadığını anlatmak için ellerini yukarıya kaldırarak gösterimişlerdir. "Benden sana zarar gelmez" " Bak ellerim boş" anlamında işaret dili kullanmışlardır.

 

Düşünün ki konuşmanın henüz icat olmadığı çok ilkel dönemlerde karşılaşan farklı klanlardan iki ilkel insan aynı hayvanlar gibi içgüdüsel davranışlarla önce bir birine karşılıklı korku verme davranışlarında bulunarak, sesler çıkarırlar. Sonra da bölgesine girdi diye o kişiyi şiddet uygulayarak susturma yoluna giderlerdi. Yıllar içinde alet kullanmayı ve sözcüklerle hitap etmeyi öğrenen insanlar o zamana kadar diğer kişiye zarar vermeyecegini ifade edebilmek için ellerini özellikle de sag elini göstermek ve barış sağlamak istemişlerdir.

İlkel çağlardan bugüne insanlar selam vererek selam verilen kişiye haksızlığa, saldırıya uğramayacağı güvencesini vermişlerdir. Ne güzel bir gelenek değil mi?!..

 

Bu güzel gelenekten uzaklaştıkça insanlığımızdan da uzaklaştığımızı düşünüyorum. Şehirleşme ve apatman hayatı, kapitalist çıkarcı zihniyet beynimizin cidarına nüfuz ettikçe bizler de bu güzel gelenegimizi bırakıyoruz.

Bir şiirimle bağlamak istiyorum konumuzu kalın saglıcakla.


Bileyim İnsan Olduğunu Senin

Sen bugün komşuna selam verdin mi?
Merhaba komşu Günaydın dedin mi?
Hatırını hiç sual eyledin mi?
Bileyim insan olduğunu senin

Komşun aç iken tok yatmadıysan
Dar gününde yardımına koştuysan
Onunla lokmanı da paylaştıysan
Bileyim insan olduğunu senin

Dedikodudan uzakta durduysan
Önce onun hakkını koruduysan
Namusunu sayıp kem bakmadıysan
Bileyim insan olduğunu senin

Irkına rengine hiç bakmadıysan
Din ile mezhebi ayırmadıysan
Her zaman onurunca davrandıysan
Bileyim insan olduğunu senin

Haksızlıklara boyun eğmediysen
Yoksulların hakkını gözettiysen
Vatanını, bayrağını sevdiysen
Bileyim insan olduğunu senin

İsmailim tarihini bildiysen
Bilimin ışığında yürüdüysen
Gerçekleri, doğruyu söyle
diysen
Bileyim insan olduğunu senin

(4 Nisan 2008 Cuma 22: 00 İstanbul)

İsmail Aydoğmuş

© 2010 Tüm hakları saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode